SİNDİRİm sistemi hastaliklari


Ösefagitis, ösefagal obstrüktif bozukluklar, Ösefagal nöromuskuler bozukluklar



Download 0.97 Mb.
Page3/19
Date06.08.2017
Size0.97 Mb.
#27878
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19

Ösefagitis, ösefagal obstrüktif bozukluklar, Ösefagal nöromuskuler bozukluklar:


Yabancı cisimler, daralmalar, neoplaziler, Megaösefagus, Motilite bozuklukları

Vasküler halka anomalileri, ösefagal ve peri Ösefagal divertikeller,

Ösefagal kitleler, granülomlar, Hiatal bozukluklar,

Diğer: Fizyolojik (laktasyondaki hayvanlar)

Regürgitasyon ile Kusmanın farkı:

Regürgitasyon Kusma

Pasif bir harekettir, efor sarfı yok, içerik atılır, Aktiftir, şiddetli abdominal kontraksiyon

Ösefagitis veya obstrüktif hastalıklarda pityalizm gelişir,

dışında birkaç ilave semptom vardır, İlave semptom olarak, pityalizm, bulantı,

Genellikle yarı şekillendirilmiş gıda vardır ve tekrarlayan yutma hareketi, taşikardi

Fermente olmuş şekilde kokar Karakteristik bir yapı yoktur, sıvı, safra,

Hiçbir zaman safra bulunmaz, pH değişkendir kan ve mukus içeren bir içerik halindedir,

Bazen bitki parçaları bulunur, gastrik içeriğin pH’sı değişkendir.


EKSPEKTORASYON

Sıvı, mukus, eksudat ve gıdaların farenks ve nazofarenks yoluyla atılmasıdır. Üst solunum yolları enfeksiyonlarının (ÜSYE) başlıca semptomudur. Bütün hayvanlarda görülür. Farengeyal lezyonlarda disfaji ve ekspektorasyon gibi semptomlar her zaman gözlenir.


DİYARE (İSHAL)

İshal sulu ve sık defekasyondur. İshalle birlikte tenesmus gözlenir. İshal sırasında defekasyon volüm ve sıklığı hastalığın lokalize olduğu yerler arasında ilişki vardır. İnce barsak ishallerinde dışkı volümü 5-10 kat artar. Rektum ve anüse yakın yerde defekasyon sıklığı artar.


ABDOMİNAL GERGİNLİK VE AĞRI (KOLİK=SANCI):

GİS ile ilgili abdominal gerginlik gıda, sıvı gaz, tümoral oluşum ve organomegali nedeniyle oluşabilir. Kısa sürede aşırı miktarda sıvı ve gıda alımı geçici generalize bir abdominal gerginliğe neden olabilir. Köpeklerde gastrik timpani posterior kosta kafesinde ve hipokondriyumda gerginliğe yol açar. Karında aşırı sıvı birikimi de abdominal gerginliğe neden olur (ascites, intestinal volvulus).



Abdominal gerginlik;

  1. Generalize veya bilateral abdominal gerginlik,

-yuvarlak abdominal gerginlik – sarkık abdominal gerginlik

  1. Lokalize veya ünilateral abdominal gerginlik,

- sol taraflı, - sağ taraflı, - ventral

Kedi ve köpeklerde Abdominal gerginlik ve ağrının nedenleri:

Abdominal duvar; Strangule olan fıtıklar, inguinal, skrotal, diaframatik, mezenterik travma, yağ doku nekrozu,

Peritoneum ve mezenteriyum: Abdominal transudatlar, abdominal apseler, septik peritonitis, organ yaralanmaları, penetre yaralanmalar, Bile peritonitis, Uroperitoneum, Adhezyonlar, mezenterik traksiyon,

Gastrointestinal sistem: Gastroenteritis (viral, bakteriyel, toksik, hemorajik), Gastrik dilatasyon, Gastroduodenal ülserasyon, Anatomik (mekanik ileus) ve fonksiyonel (fonksiyonel ileus) Gİ obstrüksiyonlar, Gİ perforasyonlar, Kolitis, Mezenterik arter trombozu, spastik kolon, sekum invaginasyonu, neoplazi,

Karaciğer: Hepatitis, Hepatopati, neoplazi, safra kanalı obstrüksiyonları (taş, neoplazi, pankreatitis), Bilier sistem rupturu, Karaciğer apsesi,

Pankreas: Pankreatik apse, Pankreatitis, Pankreatik neoplazi,

Üriner sistem: Akut nefrozis (etilen glikol, aminoglikozid toksikasyonu), Akut nefritis ve pyelonefritis, Ürolitler, Neoplazi, Üretral obstrüksiyonlar (taş, neoplazi, daralma), Üriner sistem rupturu,

Dalak: Torsiyon, Neoplazi, Travmalar,

Reprodüktif organlar: Uterus torsiyonu veya rupturu, pyometra, dış gebelik, ovarian veya prostatik kistler, apseler ve neoplaziler, akut prostatitis,

Diğer nedenler: Abdominal hemoraji, Hipoadrenokortizm (kolik), Hiperadrenokortizm, mezenterik lenfoadenopatiler, Ağır metal zehirlenmeleri (Pb, OFİ), Temizlik Malzemeleri (sabunlar, deterjanlar), NSAID ilaçlar, Torasik hastalıklar, Vertebral veya Disk hastalıkları,

Ruminantlarda Abdominal gerginlik nedenleri:

Timpani, kronik indigesyonlar, abomasum konstipasyonu, abomasum deplasmanları, sekum dilatasyonu ve torsiyonudur. Karın ağrıları çoğunlukla kolik olarak adlandırılır. Abdominal ağrı pariyetal, peritoneum, abdominal duvar (stomaik ağrı), abdominal viseral (viseral ağrı) veya disk prolapsusu gibi ekstra abdominal dokulardan köken alabilir. Kambur duruş, yere uzanmalar, yorgunluk, depresyon, karın ağrısı kinik semptomlarıdır.



Ruminantlarda Abdominal ağrının nedenleri:

Ruminantlarda Gİ obstrüksiyonlar ve abdominal ağrı, çoğunlukla barsak patolojik vaziyet değişiklikleri, sekum dilatasyonu ve torsiyonu, yeni doğan yavrularda mekonyum konstipasyonu ve atreziler sonucu meydana gelir. Obstrüksiyonla sonuçlanan inkarserasyon, volvulus ve invaginasyon gibi patolojik barsak vaziyet değişiklikleri, tümör ve fibröz yapışmalar barsak lümeninde yapışmalara yol açarak abdominal ağrı meydana gelir.



AĞIZ BOŞLUĞU, FARENKS VE ÖSEFAGUS HASTALIKLARI


Stomatitis : Ağız boşluğunu kaplayan mukozanın yangısına denir. Bu terim genel bir ifadedir. Ağız içersisindeki mukozaların ayrı ayrı yangılanması durumlarında bu yangılar aşağıdaki gibi tanımlanır.

Glossitis: Lingual (dil) mukozasının yangısıdır.

Palatitis (Loumpas) : Sert damağın yangısıdır.

Gingivitis: Diş eti mukozasının yangısıdır.

Chelitis: Dudak mukozasının yangısıdır.

Angina: Tonsilalarla birlikte yumuşak damağın yangısıdır.

Halitozis: Yoğun ve kötü kokulu nefes olarak tanımlanır. Pek çok vakada nekrotik dokular, bakteriyel üreme, birikmiş gıda partikülleri veya bunların tamamı kötü bir ağız kokusunun nedenleridir. Ayrıca salya akıntısına yol açan oral yada farengiyal bozukluklar (diş taşı, periodental hastalıklar, neoplaziler, granüloma, stomatitis veya farengitis, kedi-köpeklerde gastrit), ruminantlarda ketozis (ağızdan aseton kokusunun alınması), üremi (solunum havasında idrar kokması) halitozise neden olur. Hayvanlarda salya akıntısının (sializm veya pityalizm) yanında yutma güçlüğü de (disfaji) görülür.

DİŞ HASTALIKLARI


Anormal Diş aşınmaları

Daha sık olarak yaşlı atlarda görülür. Alt çenedeki premoral dişleri yana (dışa) doğru, üst çenedeki dişlerin ise içe doğru olan yüzleri daha fazla aşınır. Bunun sonucu üst çene dişlerinin dış kısmı, alt çenede ise iç kısımlarında uzamalar dikkati çeker. Diş bozukluğu olan hayvanlar yemi ıslatır, çiğneme esnasında diş gıcırdatması, çiğneme hareketlerinde azalma, gıdalar bazen dişle yanak arasında birikir. Bazen de bir süre çiğnemeden sonra dışarı atarlar. Ağız muayenesinde anormal aşınmalar dikkati çeker.



Tedavide: Anormal aşınan dişler törpülenir ve ağza gliserin irrigasyonu yapılır.

Diş Çürümeleri

Daha çok kedi, köpek ve atlarda görülür. Çoğunlukla molar ve premolar dişlerde meydana gelir. Hayvanlar güçlükle çiğnerle çiğnediği lokmayı geri çıkarır, ağız fena kokar. Çürüyen dişin etrafı koyu esmer bir tabaka ile örtülür. Üst çene çürükleri sinüs maxillariste yangıya neden olur.



Tedavide: Çürüyen diş çekilir, ağız boşluğu antiseptik solüsyonlarla yıkanır.

Diş taşları

Tükürük salgısı ve bölgedeki epitel hücre yıkımı sonucu açığa çıkan organik ve inorganik maddelerin dişlerin iç ve dış yüzeyinde oluşturdukları sert tabiatta ve kahverengimtırak oluşumlardır. En sık kedi ve köpeklerde görülür. Aşırı vakalarda çiğneme güçlüğü, diş etlerinde ve alveollerinde yangılar meydana gelir. Diş kırık ve dökülmesine neden olur.



Tedavide: Diş taşları kürete edilir ve ağza gliserin irrigasyonu yapılır.
TÜKÜRÜK BEZİNİN YANGISI (SİALOADENİTİS)

Hayvanlarda en çok parotis bezinin yangısı görülür. Fiziksel (kılçık, saman), enfeksiyöz etkenlerden dolayı şekillenir. Atlarda Gurm, sığırlarda Aktinobasillozis, Tuberculosis parotis bezinin yangısına neden olur. Adi yangılar ve tükürük bezi taşları da mekanik olarak yangılara neden olurlar.



Semptomlar: Bezde şişkinlik, ağrı, sıcaklık gibi yangı belirtileri, bölgesel lenf yumrularında büyüme, iştah azalması, yutkunma güçlüğü, ağızdan bol salya akıntısı görülür.

Tedavide: Dışardan pomad ichtiole, pom. Kamfur sürülür. Sıcak kompresler ve parenteral antibiyotik uygulanır. Tükürük kanallarındaki yabancı cisimler çıkartılır. Obstrüksiyonda cerrahi operasyon yapılır.

STOMATİTİS


Ağız mukozasının yangısıdır. Ağız mukozasında lokal yada diffüz olarak ortaya çıkar. Bazı enfeksiyöz hastalıklarda semptom olarak önemi büyüktür. Ağız mukozasının yangısında hasta profili değişkendir. Herhangi bir ırk, cinsiyet veya yaşta çeşitli sebeplerle oluşabilir.

Yangının patolojik-anatomik görünümüne göre sınıflandırılması;

St. Katarralis (erithematosa): Diffüz hiperemi, ağrı, şişkinlik,

St. Vezikularis: İçi berrak sıvı ile dolu nohut büyüklüğünde keseler,

St. Erosiva: Yer yer erozyonlar,

St. Ülserosa: Mukozanın derin katlarına kadar inen ülserler,

St. Difteroida: Ağızda boz, sarı renkte nekrotik odaklar,

St. Pustuloza: İçleri irin dolu keseler,

St. Proliferative: Ağızda proliferatif yangı (papullosa),

St. Phlegmonasa: Dokuda çok çabuk ve yaygın oluşan nekrozlar,

St. Gangrenosa: Mukoz membranlarda gangrenli odaklar,

St. Folikularis: Mukoz membranlarda veziküller ve ülserler beraber görülür.

Etiyoloji: Stomatitislerin etiyolojisinde rol alan faktörler olarak;


  1. Mekanik (fiziksel), kimyasal (şimik), termik nedenler,

  2. Toksik nedenler, (Hg, Pb, Ar, Üremi)

  3. Enfeksiyöz nedenler (Bakteriyel, viral, mikotik)

  4. Beslenme hastalıkları (Vitamin yetmezliği, Üremi, Anemi) sayılabilir.

1) Mekanik (fiziksel), kimyasal (şimik), termik nedenler:

Mekanik (fiziksel) nedenler; Dikenli, kılçıklı ve sert yemler, yabancı cisimler, muayene esnasında ağza takılan padan ve diğer aletler, diş törpülenmesine bağlı bölgesel travmalar ve zedelenmelere bağlı mikro organizmaların lezyonlu bölgelere girmesi sonucu stomatitis şekillenir.

Kimyasal (şimik) nedenler; Oral yolla verilen yakıcı ilaçlar (dengeli sulandırılmamış asit ve alkali solüsyonlar), sönmemiş kireç, sanayi artıkları, hardal veya benzeri bitkiler, amonyak, terebentin gibi ilaçların içirilmesi, Hg, Pb, Cu, Kantarit gibi ağır metaller, ağızda parçalanan bazı kapsüllü ilaçlar, kumarin türevi ilaçlar, küflü, ekşimiş yemler mukozayı irkilterek stomatitise neden olurlar.

Termik nedenler, Sıcak lapaların içirilmesi, sıcak ilaç solüsyonlarının verilmesi, donmuş gıdaların yedirilmesi,

2) Toksik nedenler; Hg, Pb, Arsenik klorlu naftalin türevleri, kumarin deriverleriyle zehirlenmeler, intoksikasyonlar, üremi, ileri kaşeksi durumları ve barsak yangıları

3) Enfeksiyöz nedenler; Sığır, koyun, keçiler ve atlarda enfeksiyöz ajanlar stomatitislerin oluşumunda daha etkili olurlar, bu etkenler ve oluşturduğu hastalıklar aşağıda belirtilmiştir.

ETKEN Klinik Hastalık

Bakteri:

Fusobacterium necrophorum Oral nekrobasillozis( Nekrotik St.)

Actinobasillos lignieresi Aktinobasillozis (odun Dil)

Mantar:

Candida albicans Stomatitis ve glossitis



Viral:

Aphtovirus Şap hastalığı

Enterovirus Domuzların veziküler hastalığı

Veziküler St. virüs Veziküler stomatitis

Bovine viral diyare BVD-MD

Bovine herpes virus CGB

Rinderpest virus Rinderpest

Bovine papüller St. B.P.st.

Bulaşıcı ektima virüs Ektima (Orf)

Veziküler exantem virüs Domuz. Veziküler exantem

Mavi dil Virüsü Mavi Dil

Epizootik hemorajik virüs Geyiklerin hemorajik hastalığı



Çiçek virüsü At çiçeği,
Kedi ve köpeklerde stomatitise yol açan lokal bozukluklar ve sistemik hastalıklar:

Sistemik Bozukluklar Lokal Bozukluklar

  • Feline löykoz virüsü (FLV) -Periodontitis ve diş eti hastalığı

  • Feline immun yetmezlik virüsü (FİV) -Lenfositik plazmositik stomatitis

  • Feline calisivirüs (F.C.V.), Feline Rhinotracheitis -Feline plazma hücresi stomatitis

  • Feline herpes virüs enfeksiyonu -Yabancı cisimler

  • Distemper Virüsü (Köpek) -Candidiozis

  • Panleukopeni virüsü (kedi)

  • Üremi, D. mellitus, nötropeni

  • Ağır metal zehirlenmeleri ve ilaç reaksiyonları

  • Sistemik lupus eritematozis, Pempigus

  • İdopatik vaskülitis


Semptomlar: Büyük hayvanlarda ağızdaki yangısal lezyonlar klinik olarak kısman yada tamamen iştahın kaybı, ağrılı ve yavaş çiğneme ve diş gıcırdatması ile karakterizedir. Yem almada güçlük sializm (pityalizm), nekrotik dokular varsa kötü kokulu nefes (halitozis), bakteriyel invazyon varsa lokal lenf yumrularında şişme görülür. Ağız sürekli açık, dilde yangı varsa dil dışarı sarkmıştır. Önceleri oral mukozada şiddetli hiperemi, ısı artışı, eritem vezikül, püstül, ülser gibi erozyonlar görülür. Aşırı salya artışına bağlı bazen dehidrasyon ve sekonder enfeksiyonlardan dolayı ölüm görülebilir.

Teşhis: Tam bir fiziksel muayene ve anamnez bilgileriyle hastalığın lokalize olduğu yer öğrenilebilir. Ağız lezyonlarına bakılarak tanı konulabilir. Lezyonun lokal yada sistemik bir enfeksiyondan mı kaynaklı olduğu yapılan muayeneyle belirlenebilir. Ancak stomatitisle seyreden hastalık sayısı fazla olduğundan bu hastalıkların birbirinden ayırt edilmesi gerekir. Şimik, termik ve fiziksel nedenleri tanımak kolaydır. Ancak spesifik hastalıktan kaynaklananlarda primer neden olan hastalığı iyi bilmek ve tanıyı koymak gerekir. Köpeklerde stomatitis varsa ilk olarak akla üremi gelir ve mutlaka böbreklerin muayene edilmesi gerekir. Büyük hayvanlarda stomatitislerin ayrıcı tanısında; sinirsel hastalıklar (kuduz, yalancı kuduz, at leukoensefalomalasi gibi hastalıkların neden olduğu yoğun salivasyon), tükürük bezi hastalıkları (sialoadenitis), organik fosforlu insektisitlerle zehirlen-meler ve aktinomikoz (maxilla ve mandibulanın osteomyelitisi) göz önüne alınmalıdır.

Stomatitisle seyreden hastalıkların ayrıcı tanısı:

Şap; Ağızda yaygın veziküller ve erozyonlar, dil çabuk soyulur, tırnak arası ve meme uçlarında vezikül şekillenebilir. Morbidite çok yüksek, mortalite düşüktür. Genç hayvanlarda akut myokarditise bağlı ölüm olayları görülür.

St. vesicularis; Şapa benzeyen lezyonlar, bir bölgede hem atlarda hem de sığırlarda birlikte görülür. Ülkemizde mevcut değildir.

Sığır vebası; Ağız ve diş etlerinde kepek serpilmiş tarzda grimtrak nekrotik odaklar mevcuttur ve beden ısısı artmıştır. Şiddetli gastroenteritis, seromüköz burun akıntısı ve göz yaşı tipiktir.

Ölüm oranı çok yüksektir ve morbidite % 100’e kadar ulaşır.



VD-MD; Ağız lezyonları sığır vebasına benzer, morbidite yüksek ancak mortalite düşüktür. Hastalarda gastroenteritis mevcuttur.

CGB; Hastalık çok tipik patognomik semptomlarından dolayı kolayca tanınır. Ağızda eritem ve hiperemi vardır. Deri, gastrointestinal ve baş-göz formlarındaki (encephalitis, çevreden merkeze doğru keratitis) bulgularla kolayca ayırt edilir.

Pamukçuk hastalığı; Süt emen buzağılarda seyrek görülen ve ağızda gri-beyazımtırak renkte kolayca yerinden ayrılabilen nekrozlarla seyreder. Ağızda yangısal nitelikte olmayan şişliklerle karakterizedir.

Oral Papillomatozis; Köpeklerde görülür ve ağızda çok sayıda papillom görülür.

Leptospirosis; Her tür hayvanda görülür, ancak köpeklerde stomatitise neden olur. Sarılık yüksek ateş ve hemoglobinüri görülür.

Mavi Dil; Koyun ve sığırlarda görülür, dilde siyanotik bir görünüm vardır.

Ektima; Koyun, kuzu ve oğlaklarda görülen bir hastalık olup dudaklarda papillomlara neden olur. Dudak ve burunda karnabahar görünümündeki papillomlar tipiktir.

Ayrıca; ağız boşluğunda yabancı cisim görülmemesiyle, yabancı cisimlerden,

ağız boşluğunda lezyon ve yutkunma refleksinin olmasıyla farenks felcinden,

ağız boşluğunda lezyon ve farenkste tıkanmanın almamasıyla farenks tıkanmasından,

ağız boşluğunda lezyon ve rumende gaz şekillenmemesi, sondanın ilerlemesi ile ösefagus tıkanıklıklarından ayrılır.



Küçük hayvanlardaki semptomlar kötü bir ağız kokusu, akıntı (salya), oral ağrı nedeniyle disfaji dikkat çeker. Oral muayenede nedene bağlı özel belirtilerde bulunabilir. Örn;

- Diş taşı ve plakları; diş eti hastalıkları periodontitisin bir göstergesidir.

- Erozyon ve ülserler; yangısal ve enfeksiyöz stomatitislerde, üremide, toksikasyonlarda ve

immun ilişkili hastalıklarda gözlenebilir.

- Doku proliferasyonu; yangısal stomatitislerde gözlenebilir.

- Beyaz plak benzeri ve nokta tarzındaki lezyonlar; candidiazis için tipiktir.

- İyi huylu gingival hiperplazi Koli, Boxer gibi büyük ırk köpeklerde kronik irritasyonlar

sonucu olduğu meydana geldiği düşünülmektedir.

- Oronasal fistül; Travma, diş kökü apseleri veya extraksiyon

- Tümörler: Neoplaziler

1) İyi huylu tümörler: Epulis (diş eti tümörü), papillomlar en sık olanlardır.

a- Epulisler: Diş etinden köken alırlar. Fibrömatöz, ossifiye akantomatöz formları vardır. Salya akıntısı, disfaji, gingival bir tek kitle çoğunlukla kesici dişlerin kenarlarında yer alır. Biyopsi ve radyografiyle teşhis edilebilir. En uygun tedavi cerrahi rezeksiyondur.

b- Oral papillomatoz: Papilloma virus enfeksiyonları nedeniyle genç köpeklerde oluşur.Düz soluk renkli plaklar nedeniyle büyümeye başlar, daha sonra lobüler ve gri bir hal alır ve bir bütün halinde pigmentli bir şekilde kalır. Multiple lezyonlar oluşabilir. Tedavi; gıda alımı engellenmedikçe gereksiz olup lezyonlar kendiliğinden iyileşebilir yada gerileyerek hafifleyebilir.

2- Kötü huylu tümörler: Skuamöz hücre karsinomu, Malignant melanomlar, Fibrosarkomlar en sık gözlenenlerdir.

S. Hücre karsinomu: Köpeklerde kanin dişlerin medyaline doğru, kedilerde dilde ülserleşmiş gingival lezyonlar tarzındadır.

Malignat melanomlar: Pembeden siyaha dönen derin lezyonlar tarzındadır. Metastaz yapabilirler ve prognozu kötüdür.

Fibrosarkomlar: Katı düzgün veya ülserleşmiş nodüler lezyonlar tarzında lateral maxillar gingivada görülür. İnvaziv olmasına rağmen metastaz nadirdir.

Prognoz: Nekrotik, ülseratif ve flegmonlu stomatitislerde prognoz kötüdür. Bu gibi hastalar uzun süre yiyemez ve içemezler, dehidrasyon ve sepsisten dolayı ölüm şekillenir. Stomatitisle seyreden hastalıklardan prognozu en kötü olan sığır vebasıdır.

Tedavi: Esas hastalığın tedavisi yapılır. Hayvanlara yumuşak, sulu gıdalar verilmeli ve temiz su sağlanmalı, ağız boşluğu lokal antiseptiklerle yıkanmalıdır. Bu amaçla; % 2’lik CuSO4, % 0.1’lik rivanol, % 3’lük asit borik, % 1-2’lik kreolin, gliserin iode sürülür. Nekroze olan dokular cerrahi müdahale ile uzaklaştırılır, şiddetli vakalarda parenteral antibiyotik uygulanmalı (Chloramphenikol, tetrasiklinler, sulfonamidler), gerekli destek tedavisi ve vitamin takviyeleri ve enfeksiyöz hastalıklarda etiyolojik tedavi yapılmalıdır.

Korunma: Şap, sığır vebası gibi hastalıklar için aşılama, fiziksel ve kimyasal orijinli nedenler için yemlemeye özen gösterilmelidir.
DİL YANGISI (Glossitis)

Genelde hayvanlarda stomatitisle birlikte seyreder. Ayrıca sert ve kuru ot, iğne çivi, kemik parçası, kılçık, kesici metaller, konserve kapakları gibi nedenlerle dilde yaralanmalar meydana gelir. Ayrıca fiziksel ve kimyasal irritasyonlar sonucunda dil yangılaşır. Alerjik reaksiyonlar (şap aşısı gibi) sonucu da dilde şişebilir. Aktinomikoz, sığır vebası, şap, VD, köpeklerde böbrek sirozu ve leptospirosiste, kedilerde panleukopenin seyri sırasında dilde nekrotik odaklar meydana gelir ve ülserler görülür.



Semptomlar: Çiğneme güçlüğü, salya artışı ve dilde şişme, dilin ağızdan sarktığı, dil kökünün aşırı şişmesi damağa basınç yapmasına bağlı solunum güçlüğü görülür. Dil lezyonları sonucu aktinobasillozis gelişir, buna bağlı olarak odun dil ve dilin dışarı sarkması görülür. Hayvan yem alamaz ve aşırı salivasyon dikkati çeker.

Tedavi: Stomatitislerdeki tedavi aynen uygulanır. Rompun (At 0.5 mg/kg; KH 0.3 mg/kg İM) uygulanır. Ağız devamlı soğuk su ile irrigasyonu yapılır. Aktinomikoz olaylarında I tedavisi yapılır. 1 gr I+12 gr KI+18 gr NaI+100 cc distile su solüsyonu hazırlanır. 45 cc alınır, 5 katı sulandırılır 300 kg’lık bir hayvana İV verilir. Ayrıca aynı amaçla %0.1’lik KI dil içine 3-5 cc enjekte edilir veya peroz yolla 10 gr KI (sığır) 7-10 gün süreyle uygulanır. Sekonder enfeksiyonlara karşı geniş spektrumlu antibiyotik (penisilin+streptomisin) verilir. Alerjik durumlarda 100-150 ml Ca-boroglukonat, atropin (%0.1) 3-4 cc sc., glukokortikoidler İM yolla verilir.
DİL FELCİ (Paralysis Linguae)

N. Hypoglossusun dejenerasyonu, yangısı, tümörleri veya atrofisi sonucu dil felci şekillenir. Kuduz, Distemper, meningoensefalitisler, pnömoni gibi enzootik hastalıklarda ve perifer ve MSS hasarlarına bağlı olarak ta dil felci gelişir. Felçler genelde tek taraflı, bazen de çift taraflı olabilir. Tek taraflı olgularda çiğneme zorlaşır, dil sağlam tarafa kayar. Çift taraflı felçlerde dil aşağı doğru sarkar ve zamanla atrofiye uğrar.



Tedavi: B kompleks (özellikle B1) vitaminleri uygulanır.

DİL OYNATMA HASTALIĞI


Hayvanlarda hava yutmayla karakterize fizyolojik olmayan dil hareketiyle kendini gösterir. Her yaştaki hayvanlarda ve ahır ve mera beslemelerinde görülür.

Etiyoloji: Cu, Co, Mn eksikliğine bağlı şekillenebileceği gibi diğer iz elementleri yetmezliklerinde ortaya çıkabilir. Herediter ve sonradan (bakarak) meydana gelebileceği bildirilmiştir.

Semptomlar: Dili kıvırma, döndürme, vurma, yuvarlak halka, çevirerek hareket ettirme görülür. Hareketler esnasında gürültüyle hava ve tükürük yutarlar. Yem alımı güçleşir ve zayıflama görülür.

Prognoz: % 75’tir. Ancak nüksler görülür.

Tedavi: Rasyonun Vitamin ve mineral madde yönünden iyi dengelenmesi gereklidir. Yemlere P, Co, Mn, Na ile A,D,E vitamin ilave hastalığın çıkışını engeller. Hızlı etki için iz elementler ve vitaminler parenteral uygulanır. İyileşemeyenler sürüden ve damızlıktan çıkarılır. Dil köküne halka uygulaması faydalıdır.

TONSİLLİTİS


Sıklıkla kedi ve köpeklerde görülür. Ağız, farenks ve larenks yangıları, ÜSYE ve yabancı cisimler rol oynar.

Semptom: beden ısısı artar. Düşkünlük, salivasyon, disfaji, mandibuler lenf yumruları şişer, yutkunma güçlüğü, kısa aralıklı öksürük, palpasyonda ağrı ve ağız muayenesinde tonsillerde şişkinlik görülür.

Tedavi: Enfeksiyon orijinli olanlarda geniş spektrumlu antibiyotikler (penisilin+ streptomisin), oral yolla gliserin iode gibi antiseptikler uygulanabilir. Hayvanın önüne sulu ve yumuşak gıdalar konulur. Tedaviye cevap vermeyenlerde tonsillerin exstirpasyonu yapılır.
YUTAK HASTALIKLARI

Atlarda farenksin direkt travmatik lezyonları, başın uzunluğu nedeniyle nadir olarak şekillenir. Dişler ve uzun olan yumuşak damak, yabancı cisimlerin farenkse ulaşmasını önler.

Sığırlarda ise, yanlış tedavi uygulamaları (ilaç yutturulması, mide sondası uygulamaları) sırasında oluşur. Travmaya bağlı gelişen şişlikler obstrüksiyona neden olabilir ve bu şişkinlikler daha sonra apse ve fistül oluşumuna dönüşebilir.

Kedi ve köpeklerde, bitki dikenleri, iğneler, kıymık ve kemik parçaları gibi perfore edici yabancı cisimler farenksin yaralanmasına neden olabilir.

At ve sığırlarda farenksin travmatik lezyonları spekulum veya el ile ağız açıldıktan sonra inspeksiyonla belirlenebilir. Bazen ise radyografi gerekli olabilir. Kedi ve köpeklerde ise genelde anestezi altında radyografi ile mümkün olmaktadır.

Semptomlar olarak öksürük ve böğürmedir. Yutma güç ve ağrılıdır, anoreksi yaygın olarak görülür. Ekspektore edilen içerikte mukus veya kan bulunabilir. Salivasyon artışı ve disfaji gözlenir. Dışardan farenksin palpasyonunda ağrı vardır.

Tedavide; At ve sığırlarda yabancı cisimler varsa elle veya cerrahi yöntemlerle uzaklaştırılır. Şiddetli vakalarda geçici olarak traketomi ve rumen fistülü açılır. Sekonder enfeksiyonları önlemek amacıyla antibiyotikler, şiddetli ödem ve şişlik durumlarında, steroid ve antihistaminikler uygulanmalıdır. Kedi ve köpeklerde de yabancı cisimler uzaklaştırılır. Lokal antiseptik ve antibiyotik uygulamaları faydalıdır. Şiddetli vakalarda parenteral beslenme gereklidir.
FARENGİTİS (Yutak yangısı)

Farenks, atlarda hava kesesi, diğer hayvanlarda orta kulakla bağlantılıdır. Bu nedenle farengitis, hava kesesi ve orta kulağa yayılabilir. Hayvanda farenks mukozasının, tonsillerin ve yumuşak damağın tümünün birden yangılaşmasıdır.



Etiyoloji: Travmatik nedenler; çok sert kaba saman ve kılçıklı yiyecekler, yabancı cisimler, kemik parçaları, kılçık, hatalı sonda uygulamaları, atlarda gastrofilus larvalarına bağlı zedelenmeler.

Termik nedenler; çok soğuk ve donmuş yiyecekler (kar, buz vs.), atların soğuk havada çalışması veya dışarıda kalması

Kimyasal nedenler; yakıcı gazların inhalasyonu (formalin gibi), yangın dumanlarının solunması, asit ve alkali yakıcı kimyasal maddelerin oral yolla alınması, amonyak, terebentin gibi kimyasalların alınması,

Enfeksiyöz nedenler, Atlarda gurm, influenza,

sığırlarda, pastorellosis, CGB, Sığır vebası, dana difterisi, aktinobasillozis, Cl. pyogenes, Köpeklerde Distemper, viral hepatit, Leptospirosis, Kedilerde, Panleukopeni



Semptomlar: Kataraldan nekrotik yangıya kadar her form görülür. İştahta azalma, isteksiz yeme, yutkunma güçlüğü ve ağrı, başın öne doğru uzatılması, yutkunma esnasında öksürük, ağrılı öksürük, ağzın açık tutulması, salya akıntısı farenks bölgesi palpasyonunda ağrı, akut olaylarda mandibula gerisinde şişlik, bölgesel lenf yumrularında büyüme, farenks mukozasın-da kızarıklık ve ödem, regürgitasyon, at ve sığırlarda regürgitasyon sonucu gıdaların akciğere girişi ve aspirasyon pnömonisi ve atlarda hava kesesi yangısı görülür.

Komplikasyonlar: Atlarda akut farengitislerde genelde yanlış yutma (aspirasyon pnömonisi), susuzluk, eksikozis, açlıktan ölüm olayları görülür. Larenksin yangılanması sonucu larenks ödemi ve beta hemolitik streptokokal enfeksiyonlarına bağlı nefritis gelişir.

Ayrıcı tanı: Ağız lezyonların olmamasıyla stomatitislerden,

Ani sekonder timpani şekillenmemesiyle ösefagus tıkanıklıklarından,

Yutkunma reflekslerinin olmasıyla ve ağrılı yutkunma ile farenks felcinden,

Parotis bezi yangısında yangı tek taraflıdır, yutma güçlüğü ve burun akıntısı ve

Hava kesesi yangısında yutma güçlüğü yoktur.

Larengitis ve bronşitislerde yutma güçlüğü ve regürgitasyon görülmez.



Tedavi: Hayvan daha hijyenik bir ortama alınır ve hayvana taze ot, yumuşak ve sulu gıdalar verilir. Aspirasyon pnömonisi riskini azaltmak için hayvanın yemlemesi aşağıdan yerden yapılır. Şiddetli durumlarda parenteral veya sondayla beslenir. Geniş spektrumlu antibiyotikler, farenks bölgesine dışardan derivatif pomatlar (İyot, kamfre), gliserin iode ile, %0.1’lik rivanol ile yıkama ve tuşe yapılır. Otohemoterapi (BH’a 20-30 cc, KH’a 2-5 cc kan 3-4 gün ara ile 3-4 kez) yapılır. Ödem gidericiler ve solunum güçlüğünü gidermek için Adrenalin (% 0.1’likten BH’a 3-5 cc, KH’a 0,5 cc dozda sc) uygulanır.
YUTAK FELCİ

Yutak bölgesini innerve eden N. Glassopharyngeus zedelenmesi ve basınç altında kalması sonucu şekillenir.



Etiyoloji: Botilismus, Listeriosis, Kuduz, Encephalitis gibi enfeksiyöz hastalıklar, boyun bağlarının sıkı bağlanması, tümörler, lokal travmalar, irinli farengitis, lokal lenf yumrularının büyümesi ve apsesi, Pb zehirlenmesi, ketozisin sinirsel formu, hipokalsemi ve alt çene kemikleri kırıkları etiyolojide rol oynar.

Semptomlar: Yutkunma refleksinin kaybı, salya akıntısı, yemi çiğnese bile yutamayıp ağızdan geri gelişi, çiğnemeyi takiben öksürük ve regürgitasyon, farenkse basınç yapılınca yutkunma refleksinin şekillenmemesi, çoğu kez alt çenede gevşeklik, bazı olaylarda aspirasyon pnömonisi bulguları, dehidrasyon ve zayıflama, bölgesel duyarlılık kaybı gibi bulgular dikkati çeker.

Prognoz: Genelde irreversibledir, öldürücüdür.

Tedavi: Sebebe yönelik tedavi esastır. Oral yolla KI, parenteral yolla vitamin B1 ve yapay beslenme yapılır. Ca enjeksiyonları yapılır. % 5’lik glikoz iv yolla verilir. Küçük hayvanlara fizik tedavi uygulanabilir.
FARENKSTE DARALMA VE TIKANMA

Aktinobasillozis, Leukosis, Tuberculosis gibi enfeksiyöz hastalıklar, diffüz farengeyal büyümü ve retrofarengeal lenfadenopatiler, yumru niteliğinde yabancı cisimler, tel parçaları gibi fiziksel nedenlerden kaynaklanır. Yabancı cisimlerden ileri gelen olaylar akut, Tuberculosis ve Leukosis gibi şişkinliklerden ileri gelen olaylar kronik seyirlidir.



Semptomlar: Yutma güçlüğü, yutulamayan lokmanın ağızdan geri gelmesi, inspiratorik dispnea, hırıltılı sonum, öksürük, salivasyon, palpasyonda lokal şişkinlik bulguları, farenksin inspeksiyonunda yabancı cisim görülebilir.

Prognoz: Tuberculosis ve Leukosis’te kötüdür.

Tedavi: yabancı cisim uzaklaştırılmalıdır. Akut enfeksiyonlarda parenteral antibiyotik uygulaması, kronik apse vb olaylarda şirürjikal sağaltım denemeleri yapılır.
SÜLÜK İNVAZYONLARI

Sülükler sığır, manda, köpek ve tek tırnaklıların ağız boşluğu, burun, yutak ve larenks boşluğuna yerleşir. Mukozaya yapışarak kan emerek yaşamlarını sürdürürler. Kan emerlerken Huridin maddesi salgılarlar ve böylece kanın pıhtılaşmasına engel olurlar ve hayvanın ağız ve burnundan devamlı kan gelir. Mekanik tıkanmalar sonucu hırıltılı solunum görülür. Trakeya fazla miktarda sülük yerleşirse asfeksi gelişebilir.



Tedavi: Ağız ve burun boşluğunun önündekiler pensle çıkartılır. Kloroformlu su, Ess. de terebentin, amonyaklı su (% 02-3’lük) gibi kokulu sular kullanılır. CuSO4, tuz, alkali solüsyonlar, ezilmiş sarımsak (ağza gem yapılır) kullanılır.

Korunma: Hayvanlar yaz aylarında temiz su yalaklarından su içmeli, bulaşık suların süzülmesi yada CuSO4 ile yıkanmalıdır.
MASTİKATOR MYOPATİ:

Eosinofilik myositis olarak adlandırılan fonksiyonel oral disfajiye neden olan köpeklere özgü otoimmun bir myopatidir. Çoğu olgularda sadece masseter ve temporal kaslarda progressif ve tekrarlayan bir yangı halinde ortaya çıkar. Periyodik krizlerle kendini belli eder ve kaslarda atrofilere yol açar. Bazen periferal kanda eosinofili oluşur. Hastalık özellikle Alman çoban köpeklerinde görülür. Lezyonlarda, myonekrozis, hemoraji, ödem ve makrofaj, lenfosit, plazma hücreleri, bazen nötrofiller ve ender olarak eosinofillerin olduğu hücre infiltrasyonu gözlenir.



Semptomlar: Anoreksi, depresyon, masseter ve temporal kaslarda akut şişkinlikler, sertlik ve ağrı gibi yangı belirtileri izlenir. Ağız pasif hareketlerle açıldığında Ağrı oluşur. Ağrılı çiğneme ve disfaji vardır. Zayıflama, sık sık ateş, tonsiller ve bölgesel (mandibuler) lenf düğümleri hiperplazi/hipertrofiktir. Kriz nöbetleri, palpebra tersiya protrisyonu, konjuktivalarda hiperemi, göz yaşı akıntısı, eksoftalmus gözlenir. Hastalık kriz halinde 2-3 hafta sürer. Kaslarda atrofi şekillenir. Arkus zygamatikus ve çene bölgesi iyice belirginleştiğinden tilki kafasını andırır. Serum CK ve gama globülinlerin düzeyi artar. Formol lökositte % 60’a varan eosinofili gelişir. Biyopside eosinofilik yangı reaksiyonu diagnostiktir.
POLİMYOSİTİS

Köpeklerde daha yaygın olarak görülür. Myopatik bir bozukluktur. Mono nükleer hücre infiltrasyonu ile birlikte myofibrillerin nekrozisi ve fagositozisi vardır. İmmunspesifik tedaviye cevap vermeleri nedeniyle immun patogenezise sahip olduklarının bir göstergesidir. Toksoplasmozis, sistemik lupus eritematozis ve leptospirosiste gelişmektedir.



Semptomlar: Değişkendir ve akut kusma, salivasyon, egzersiz intoleransı, halsizlik, kaslarda gerginlik ve incelme, mega ösefagus, disfaji, seste değişme, regürgitasyon ve aspirasyon pnömonisidir (öksürük, dispnea). Bu hastaların nöropatiden ayırt edilmesi zor olabilir. Hastalığın başlangıcında hemogram normal olabildiği gibi aspirasyon pnömonisi nedeniyle nötrofili ve sola kayma olabilir. AST, LDH ve CKP enzim aktiviteleri sürekli olmamakla birlikte artabilir. Ancak bu enzimlerin artışları spesifik değildir. Total protein miktarı - ve -globülinlerin artışına bağlı artabilir. Elektromyografik anormallikler ve musküler nekroz ve yangısal hücre infiltrasyonu histolojik bulgulara göre konur. Ayrıca kontrast radyografide farenks ve kraniyal ösefagusta baryum retensiyonu gözlenir.
MYASTHENİA GRAVİS

Nöromüsküler bir hastalık olup, kas gruplarında zayıflık ve çabuk yorulma ile karakterizedir. Hastalığın patogenezisinde kaslardaki postsinaptik nöromüsküler membranda asetilkolin reseptörlerinin noksanlığına bağlı olarak, nöromüsküler iletide meydana gelen bozukluklar rol oynar. Hastalık köpeklerde iyi bilinirken, kedilerde çok enderdir. Asetilkolin reseptörlerindeki noksanlık, konjenital veya edinsel olarak ortaya çıkabilir. Konjenital; Fox-Terrier, Spinger, Spaniel ve Jack-Russel ırkları başta olma üzere yavrularda ve gençlerde görülür. Edinsel form ise özellikle büyük köpek ırklarında görülür. Konjenital formda terminal plakta kolinerjik reseptörlerin sayının az olması, edinsel formda ise asetil kolin reseptörlerine karşı otoantikor bulunmuştur. Bu nedenle edinsel form otoimmun bir hastalıktır.



Semptomlar: Hastalığın en belirgin semptomu arka ayaklarda ortaya çıkan kas zayıflığıdır. Hayvanlar arka ayakları üzerine duramaz, hemen yere yatarlar. Bacaklarda sertlik, sırtta kamburluk ve kaslarda titremeler dikkati çeker. Bazen bacaklardaki hareket güçlüğü birkaç dakika içinde kaybolur, hayvan yorulduğunda tekrar ortaya çıkar. Hastalarda spinal refleksler azalmıştır. Hastaların yarısında ösefagus felci ve timüs bezi tümörü oluştuğundan, hayvanlarda yutma güçlüğü, salivasyon, mukuslu bir kusma, öksürük ve genel bir zayıflık söz konusudur. Hastalığa iri yapılı köpek ırklarının yavrularında daha fazla rastlanılmaktadır.

Teşhis: Teşhis çok kısa süre etkili kolinesteraz inhibitörlerinin; pyridostigmin bromide (0.01-1 mg) veya edrophonium chloride (0.5-5 mg) iv uygulamasından 1-2 dakika sonra, kaslardaki zayıflığın birden ortadan kalkmasına göre konur. Ayrıcı tanıda, pankreasın beta hücrelerinde meydana gelecek adenomlara bağlı gelişen hipoglisemi ve hipoglisemik kramplardan ayırt edilmelidir. Ayrıca, hastalık polimyositisle karışabilir. Fakat polimyositiste CK artışı görülür. Yine hastalık böbrek üstü bezinin fonksiyonel yetersizliği ile de karışabilir. Ancak böbrek üstü bezi bozuklukta, kan serumunda P ve üre düzeyinde artış ve bazen de kanda eosinofili görülür.

Tedavi: Kolinesteraz inhibitörü olan neostigmin (pyridostigmin) büyük köpeklere oral yolla günde 4-15 mg veya 0.5-2.5 mg im yolla günde 2-3 kez uygulanır. Parasempatik sinirlerin aşırı uyarıldığı durumlarda (salivasyon, ishal, bradikardi, myosis) antagonist olarak 0.5-1.5 mg atropin günde 2 kez verilebilir.

KRİKOFARENGİYAL DİSFAJİ – AKALASYA


Üst ve alt ösefagus sfinkterlerinin spazm sonucu kraniyal ösefagusun sfinkterlerinin yetersiz reflektorik fonksiyonunu ifade eder. Krikofarengiyal disfaji, proximal ösefagal sfinkterinin relaksasyon yetersizliği veya farengeyal aktiviteyle koordinasyonunu kaybetmesiyle karakterizedir. Sfinkterler tam olarak açılamaz yada açılışı ve kapanışı arasında asinkronizasyonun olması sonucu farengeyal kontraksiyon ve relaksasyonunda meydana gelen bozukluk, yutmanın orafarengiyal fazı sırasında lokmaların yetersiz transportuna yol açar. Cocker, Spaniel ve Poodle ırkı köpekler hastalığa predispozedir.

Etiyoloji: Asıl nedenin nörolojik disfonksiyon olduğuna inanılır. Ösefagusun kraniyal kısmının motilite yetersizliğine sahip olması ve yutma ve disfonksiyonun bulunmasının muhtemel kaynağı MSS’dir. Ayrıca krikofarengeal kasların atrofi ve fibrozisine yol açan krikofarengeal hipertrofi ve myositistir. Diğer nedenler olarak, travma, edinsel nöromüsküler bozukluklar ve neoplazilerdir.

Semptomlar: Hastalık büyüme dönemindeki hayvanlarda rastlantısal olarak ortaya çıkar. Semptomlar olarak, disfaji, regürgitasyon ve tekrarlayan yutma çabalarıdır. Şiddetli yutma çabaları inhalasyon sırasında oluşursa, öksürme, böğürme ve aspirasyon pnömonisi görülür. Katı gıdalar sıvı gıdalardan daha zor yutulur. Disfajinin şiddetine bağlı olarak kilo kaybı şekillenir.

Teşhis: Anamnez, yeme davranışlarının gözlenmesi, statik (radyografik) ve dinamik (cineflorografik) görüntüleme ile yapılır. Radyografik olarak aspirasyon pnömonisi bulguları yaygındır.

Tedavi: Krikofarengeal myotomi endikedir. Cerrahi müdahaleyi takiben ösefagal refluksa bağlı geçici komplikasyonlar ortaya çıkabilir ve ösefagal veya ösefagal parazis yada paralizler ortaya çıkarsa, hayatı tehlikeye sokan aspirasyon pnömonisi oluşur.
ATLARDA HAVA KESELERİ

Atlarda östaki tüplerinin bir oluşumu olan hava keseleri, bir çift olup, her kese ortalama 300 ml hacmindedir. Keseler mukoid bezler ve silia epitellerle çevrilidir. Taylarda çok sayıda lenf nodülü vardır.



Hava Keselerinin Empiyemi: Spesifik viral enfeksiyonu yoktur. En yaygın enfeksiyonu Gurm (St. Equinin) olarak adlandırılır. Etken farengeyal açlıktan östaki borusuna gelerek hava keselerine yerleşir ve yangı ve şişkinliğe yol açarak eksudat akışını engeller.

Klinik olarak semptomlar hastalığın şiddetine göre değişir. Hafif vakalarda, sadece hafif bir burun akıntısı vardır. Genellikle tek taraflı, kokusuz, mukoid ve opaktır. Hayvanın başı aşağı eğildiğinde eksudat burun deliklerinden akar. Empiyem bazen parotis bölgesinde şişliğe neden olarak anoreksi, solunum güçlüğü, hırıltılı solunum, farengiyal hemiplaji ve disfajiye neden olabilir. Yeme ve yutma güçlüğü oluşabilir. Eksudatla dolu kesenin farenkse basınç yapması sonucu geçici paraliz şekillenir.



Teşhiste kese içinde birikmiş sıvının belirlenmesinde radyoloji ve endoskopi endikedir.

Tedavide amaç, hava keselerinden irini uzaklaştırmak, hava keseleriyle farenks arasında kanalın tekrar normal fonksiyonunu kazanmasını sağlamaktır. Şiddetli vakalarda traketomi ve spesifik antibiyotik tedavisi uygulanır. Apseleşmiş keselerin serum fizyolojikle drenajı yapılır. Şiddetli disfaji ve anoreksi durumlarında iv sıvı tedavisi ve nasogastrik besleme gerekebilir. Şişlik ve ağrıyı azaltmak için NSAID’ler, kronik vakalarda bölgesel derivatif pomatlar (% 10‘luk pom. ichtiole, Kamfre ve İode iodure uygulanır.

Hava keselerinin mikozisi: Bakteriyel etkenlerle birlikte en çok izole edilen mantar Aspergillus nidulans’tır.

Klinik semptomlar, epistaksis, disfaji, başın anormal tutuluşu, burun yangısı, anormal solunum sesleri, terleme, titreme, çeşitli göz bozuklukları, kolik ve fasiyal paralizdir.

Teşhis genellikle hava keselerinden etken izolasyonu ile yapılır. Eksersizle ilgili olmayan ve spontan olarak ortaya çıkan epistaksis teşhiste yardımcı olur. Endoskopi ve anjiografi lezyonun lokalizasyonunu belirlemede yardımcı olur.

Tedavide epistaksisi önlemek için internal karotid arterin ligatürü veya lezyonun proksimaline balon kateter yerleştirilmesi gerekebilir. Diğer bir tedavi olarak 7-10 gün süreyle 1/4 oranında sulandırılmış providin-iyot solüsyonu (Betadine) ile irrigasyonu yapılır.

Hava keselerinin Timpanisi: Genelde genç atlarda tek veya çift taraflı olarak görülür ve konjenital malformasyon olduğu düşünülür. Timpaninin nedeni keselerin farenkse açıldığı yerde oluşan, mukoz membran hiperplazisidir.

Klinik semptom olarak, bir veya iki hava kesesinin Viborg üçgeni bölgesinde gözle görülebilen şişkinlik gözlenir. Perküsyonda bölgede hava olduğu anlaşılır. Sert parmakla bastırıldığında kese boşalır ancak birkaç solunumdan sonra tekrar dolar. Taylarda aspirasyon pnömonisi gelişebilir. Tedavide cerrahi müdahaleyle mukoz membran uzaklaştırılır ve farengiyal orifisyum genişletilir.
ÖSEFAGUS HASTALIKLARI

Ösefagal regürgitasyon

Morfolojik ösefagal regürgitasyon

- Yabancı cisimler (ösefagal obstrüksiyonlar, ösefagal ve peri ösefagal kitleler),

- Vasküler halka anomalileri - Ösefagal divertiküller,

- Ösefagitis ve ösefagal daralmalar, - Ösefagal neoplaziler,



Fonksiyonel ösefagal regürgitasyonlar

- Mega ösefagus (konjenital, edinsel, erişkin, idiopatik mega ösefagus)



Ruminantlarda Ösefagal disfajiler nedenleri

İntrinsik faktörler:

- Ösefagus obstrüksiyonu, - Ösefagus divertikulumu, - Ösefagus stenozu,

- Ösefagus dilatasyonu - Ösefagitis,

Ekstrinsik faktörler:

- Konjenital anomaliler, - Kalıcı sağ aortik kemer,

- Mediastinal ve retrofarengeal apseler, - Neoplazmalar, diyaframa fıtkı

Nörolojik disfajiler: - Kuduz, Botilismus, Listeriosis, Tetanos, CCN, Beyin apse ve neoplazmalar, Bazisserebri Sendromu
VASKÜLER HALKA ANOMALİLERİ

Fötusun Normal gelişimi sırasında bir seri arteriyel arklar (kemerler) gelişir. Bunlar daha sonra major torasik arterleri oluşturmak için selektif olarak kıvrımlar oluşturur. Anormal gelişmeler sonucu damar halkaları ve kalbin bazisi ve trakeayı içeren komşu alt yapılarla ösefagus sıkıştırılabilir. En yaygın anormallik sağ dördüncü aortik kemerin kalmasıdır. Bunun sonucu sağ taraflı aortik kemerin oluşturduğu bir halka ile fokal ösefagal daralma gelişir. Stenoza neden olan halka, lokmanın geçmesi için gerekli normal ösefagal dilatasyonunu önler. Vasküler halka anomalisini köpeklerde herediter olduğu öne sürülmüştür. Alman çoban köpekleri 3, İrlanda Setterleri 10 misli risk altındadır. Boston Terrierler de risk altındadır.



Semptomlar: Çoğunlukla büyümekte olan yavru köpek ve kedilerde katı gıdalara geçiş döneminde semptomlara yol açar. Bazen yeni doğanlarda sütün regürgite edildiği gözlenir. Peristenoik ösefagusun dilatasyonuna neden olur. Dilatasyon çoğunlukla büyüktür ve kaplumbağa boynu şeklinde belirlenebilir. Yetersiz beslenmeye bağlı hayvanlar bodur kalır. Regürgite edilen içeriğin aspirasyonu sonucu, bazen pnömoni gelişir. Dilate olmuş gıdayla dolu ösefagus segmenti trake üzerine basınç yapınca dispnea gelişebilir. Servikal bölgede dilate olmuş ösefagus saptanabilir. Torasik oskültasyonda aspirasyon pnömonisi belirlenebilir. Ender olarak patent duktus arteriozise bağlı üfürümler duyulabilir.

Teşhis: Kontrast radyografi diagnostiktir. Endoskopik muayene, floroskopiyle ösefagusun motilitesi belirlenir.

Tedavi: Hayvanın genel durumuna, cerrahi müdahale sırasında ösefagal dilatasyon derecesine, şirürjikal tekniğe bağlı olarak prognozu değişmektedir. Tedavide şirürjikal tedavi tercih edilir. Ösefagusta daralmaya neden olan vasküler anomaliler transrezeke edilir ve ösefagus serbest hale getirilir.
ÖSEFAGİTİS

Ösefagus mukozasının yangısıdır ve değişik akut veya kronik hasarlar sonucu ortaya çıkabilir.



Etiyoloji: Köpeklerde; Kimyasal irritan sıvı ve gıdaların alınması, aşırı sıcak gıdalar, akut ve sürekli kusma, gastroösefagal reflux, yabancı cisim tahribatı ve obstrüksiyonu, Ruminantlarda; rumen sondasının uzun süreli ve hatalı uygulanması ve zorlamaları,

Atlarda; gastrofilus larvaları ve sığırlarda hipderma bovis larvaları,

Enfeksiyöz olarak sekonder ösefagitise neden olan hastalıklar, şap, sığır vebası, Difteri, VD-MD, Aktinbasillosis ve non enfeksiyöz vitamin A eksikliği sayılabilir.

Semptomlar: Salya akıntısı, öksürük, yutkunmada güçlük ve ağrı, özellikle servikal kısımda palpasyonda ağrı tespit edilir. Perforasyonlu olaylarda lokal sellülitis, thoraks bölgesinin yırtılmasında öldürücü pleuritis ve piyemi tablosu ve deri altında anfizem ve krepitasyon şekillenebilir.

Teşhis: Klinik bulgulara göre konur. Ağza alınan ve yutulan yemin ağızdan geri gelmesi, salivasyon artışı, organda duyarlılık artışı ve öksürük tanıda yardımcı olur. Ayrıca radyografik ve endoskopik (ösefagoskopi) muayenelerde endikedir. (Aspirasyon pnömonisi)

Sağaltım: Ösefagitisin yapıcı etkenlerinin elimine edilmesi ve destekleyici tedavi ile tedavi edilir. Zararlı ajanların spesifik acil tedavisi olarak, nötralize edici ilaçlar ve gastrointestinal koruyucular kullanılır. Geniş spektrumlu antibiyotiklerin, H2-reseptör blokerlerinin (Cimetidine 4 mg/kg, 6-8 saat arayla, Ranitidine 3 mg/kg, 12 saat arayla) ve yumuşak diyetlerin verilmesi tavsiye edilir. 2-3 gün ağızdan gıda verilmemeli, parenteral beslenme yapılmalıdır. Rivanol veya kreolin gibi antiseptikler, spazmolitikler, glukokortikoidler ve Ca enjeksiyonları yapılır. Şiddetli perforasyonlar da cerrahi müdahale gereklidir ancak pek başarı şansı yoktur.
ÖSEFAGUS DARALMASI (Stenosis oesaphagie)

Ösefagus lümenin daralması olayıdır.



Etiyoloji: Ösefagitis sonucu ortaya çıkan ülserler, apseler ve maddi kayıplı yaraların iyileşmesi sonucu sikatriks doku oluşumları, tümörler, lenf yumrularının Tuberculosis ve Leukosis’e bağlı olarak büyümesi ve kas tabakasında hipertrofi gibi nedenler rol oynar.

Semptomlar: İştaha yerinde ancak zayıflama, kronik seyirli aralıklı timpani ve timpani durumlarında iştahsızlık ve ruminasyonda durma, sonda uygulamasında güçlük, yemden yararlanmasının düşmesi, verim ve kilo kaybı görülür. Daralan bölgenin üzerinde yem toplanmasına bağlı olarak ösefagusta sucuk görünümü ve şişkinliğin trakeya basınç yapmasına bağlı solunum güçlüğü ortaya çıkar.

Tedavi: Sık olarak az miktarlarda ve çoğunlukla sulu gıdalar verilir. Apse ve tümoral oluşumlar cerrahi yöntemlerle uzaklaştırılır. Aktinomikoz apselerinde İyot tedavisi yapılır. Sık tekrarlayan durumlarda hayvan kesime sevk edilir.
ÖSEFAGUS TIKANIKLIĞI (Ösefagal obstrüksiyon)

Pek çok hayvanda, çeşitli gıdalarla ösefagusun obstrüksiyonu şekillenmektedir. Her türde görülen klinik semptomlar farklıdır.



Köpek ve kedilerde ösefagus obstrüksiyonu

Köpekler gıdalarını çiğnemeden yutarlar. Batıcı, keskin kenarlı olmayan gıda kitleleri ve yabancı cisimler kalp ve diyaframa arasında, keskin uçlu, batıcı objeler ise, ösefagusun her hangi bir yerinde tıkanıklığa neden olabilirler. Ösefagus obstrüksiyonuyla birlikte ösefagitis, ösefagus ülseri ve preforasyonu şekillenir. Ösefagusta bütünlük bozulmadığı sürece sadece regürgitasyon, erozyon veya perforasyonda ise anoreksi, yüksek ateş ve durgunluk görülür. Hayvanda ağzı açık tutma ve kusma çabaları gözlenir.

Ösefagustaki yabancı cisimlerin varlığı ve yeri radyografiyle tespit edilir.

Yabancı cisim, daha fazla hasarı önlemek amacıyla derhal uzaklaştırılmalıdır. Gerekli ekipman mevcut ise yabancı cisim endoskopi forsepsi ile uzaklaştırılmaya çalışılır. Böylece ösefagotomi ve komplikasyonlarından kaçınılmış olunur. Yabancı cisim uzaklaştırıldıktan sonra ösefagus kontrol edilir ve mukozal yaralanmalar veya ülserasyon varsa tedavi edilir.



Atlarda ösefagus obstrüksiyonu

Atlarda ösefagus obstrüksiyonuna, çoğunlukla sıkışmış, kuru gıdalar ve bol halindeki ilaçlar sebep olur. Çoğunlukla ösefagus hastalığı veya diş bozukluğu olan yaşlı atlarda görülür.



Semptomlar: Başlangıçta at huzursuzdur. Boynunu sternuma veya yere doğru uzatır. Ağızdan ve burundan kanlı ve gıda artıkları içeren salya gelir. Öksürük, regürgitasyon veya yutma güçlüğü görülür. Servikal kısımdaki tıkanmalar genelde palpe edilebilir. Mide sondası uygulandığında yabancı cisim dolayısıyla mideye ulaşmaz.

Teşhis ve tıkanmanın lokalizasyonunu belirlemek için kontrast radyografi çekilir.

Tedavi: Hayvana sonda uygulanarak ve salya ile kitlenin yumuşamasına yardım olunur. Düz kasları gevşetici ve salivasyonu artırıcı Arekolin (15 mg, SC), Pilokarpin (65-300 mg, SC) gibi ilaçlar kullanılır. Servikal bölümdeki kitle cerrahi yöntemle çıkarılmaya çalışılır. Tıkanıklık giderildikten sonra at birkaç gün yumuşak sulu gıdalarla beslenir.

Sığırlarda ösefagus obstrüksiyonu

Sığırlar obur hayvan olduklarından genelde yemleri fazla çiğnemeden yutarlar. Elma, patates, turp, pancar, mısır koçanı gibi gıdaların hızlı alınımı veya yetersiz çiğnenmesi nedeniyle oluşur. Saman, kuru ot, şeker pancarı küspesinin iri lokmalar halinde alınması Naylon torba, ayakkabı, kemik gibi yabancı cisimlerin alınması rol oynar. Ösefagustaki skatriks dokuya bağlı daralmalar v.b. etkenler hastalığı oluşturur.



Semptomlar: Sığırlarda genellikle üst servikal kısımda tıkanma şekillenir. Gıda alımından hemen sonra aniden ortaya çıkar. Hayvanda huzursuzluk, yerinde duramama, salya akışında artış, regürgitasyon, öksürük, aniden gelişen şiddetli timpani (sekonder), sonda uygulandığında sondanın ilerlemediği, servikal bölgede olan tıkanmanın dışardan palpe edilebildiği gözlenir. Sekonder timpaniye bağlı dispnea ve asfeksi belirtileridir. Ayrıca hayvanda boşa çiğneme hareketleri, başın yukarı ve aşağıya doğru oynatılması görülür.

Ayrıcı tanı: Görülen bu semptomlar (salivasyon, huzursuzluk, sancı, yutma güçlüğü), hastalığın Kuduz, Pb zehirlenmesi ve primer timpaniyle karışmasına neden olur. Çoğu tıkanmalar servikal bölgede meydana gelir ve elle palpe edile bilinir. Rumen sondasının yabancı cisim dolayısıyla ösefagusa geçememesi, obstrüksiyon olduğunu gösterir.

Tedavi: Şiddetli timpani durumlarında rumene trokar uygulaması gerekebilir. Servikal kısımdaki yabancı cisimler elle öne doğru itilir ve pens yardımıyla çıkartılır. Bu işleme başlamadan önce ösefagustaki spazmı çözmek için, Novalgin (40-50 ml) ve Scopolamin (5-7 ml) uygulanır. İlk iş olarak yabancı cisim çıkarılmaya veya rumene itilmeye çalışılır. Bu amaçla özel yapılmış tirbuşonlu sondalar kullanılır. Ağız boşluğuna alınamayan yabancı cisimler kalın rumen sondasıyla rumene itilir. Sondayla uzaklaştırılmayan yabancı cisimler operasyonla alınır. Ancak sikatriks doku şekilleneceği unutulmamalıdır.
ÖSEFAGUS GENİŞLEMESİ (Diverticul= Dilatatio oesaphagie)

Köpeklerde doğuştan, diğer hayvanlarda sonradan şekillenebilir. Çepeçevre genişlemesi (ectasie), tek bir kese (divertikel) şeklinde ortaya çıkar.



Konjenital; ösefagus duvarının gevşekliğinde (güçsüzlüğünde) ,

Edinsel; pulsiyon ve traksiyon divertikeli şeklinde ikiye ayrılır.

Pulsiyon divertikel, ösefagusun obstrüksiyonu sonucu veya daralması sonucu peristaltizmin engellenmesi yada anormal peristaltizm oluşturduğu intraluminal basınca bağlı olarak gelişir.

Traksiyon divertikel, peri ösefagal yangı veya ösefagal hasarı takiben iyileşme döneminde görülür. Oluşan fibröz doku kontraksiyonu sonucu ösefagusun bükülmesiyle oluşur.

Etiyoloji: Kas tabakasında yırtılma, ösefagitis, yabancı cisim batması gibi nedenler rol oynar.

Semptomlar: Önceleri iştah yerinde, sonraları iştahın durması görülür. Ağız boşken veya yem yemediği halde boşa yutkunma hareketleri, ağızdan gıda parçalarının geri geldiği ve sulcus jugulariste dalgalanmalar görülür. Salivasyon, solunum güçlüğü, meteorismus gözlenir. Palpasyonda hamur kıvamında bir kese hissedilir. İçirilen su geri gelir. Su alımının azalmasına bağlı dehidrasyon gelişir. Sonda uygulamasında sondanın divertikele takıldığı gözlenir. Hastalık genelde kronik seyirlidir. Yemin birikmesine bağlı bölgede nekroz ve perforasyon şekillenir. Şiddetli durumlarda ölüm görülür.

Tedavi: Kontrast madde ile röntgen çekilir. Pozitif vakalarda kesin sağaltım yoktur. Eti yenen hayvanlar kesime sevk edilir.

MEGAÖSEFAGUS

Ösefagusun motorik fonksiyonlarının azalması veya yokluğu ile birlikte ösefagusun diffüz dilatasyonudur. Hayvanlarda konjenital veya edinsel olarak ortaya çıkar. Köpeklerde mega ösefagusun en yaygın formu konjenital idiopatik megaösefagustur. Kedilerde megaösefagusun görülme oranı köpeklere oranla çok azdır. Ruminantlarda ise nadir olarak görülür.



Konjenital megaösefagus; Ösefagusun innervasyon yokluğu sonucu şekillenir. Fox Terrier, Minyatür Schnauzerler de herediterdir. Alman çoban köpekleri, Great Dane, İrlanda Setter, Labrador Retreiver ırkı köpekler predispozedir. Kedilerde Siamen ve ilgili ırklar predispozedir. Ruminantlarda ve taylarda genelde sütten kesildikten sonra ortaya çıkar.

Edinsel megaösefagus; Çoğunlukla iatrojenik nedenlere bağlı oluşur. Kronik ösefagus obstrüksiyonu sonucu gıda kitlelerinin birikmesine bağlı gelişen ösefagus dilatasyonunu takiben gelişir. İnsan, kedi ve köpeklerde ösefagusun dilatasyonunun nöromüsküler bozukluktan köken aldığı bilinmektedir. Ruminantlarda neden pek belli değil ancak buna benzer nedenlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Ösefagusun motilitesini kontrol eden afferent ve efferent sinir bozukluğu sonucu da megaösefagus gelişebilir. Erişkin idiopatik Megaösefagus; Muhtemelen afferent sinir yolunda bir defekt sonucu ortaya çıktığı bildirilmektedir.

Edinsel megaösefagusun nedenleri:

Değişik nöromüsküler, endokrin, yangısal bozukluklar, ösefagustaki obstrüktif lezyonlara bağlı olarak gelişir.



Hastalıklar olarak; Myositis, myopatiyle seyreden Sistemik Lupus Erithematosis, tripanasomiasis, glikojen depolama hastalığı, polimyositis, kaşeksi, Botilismus, konjenital veya edinsel myastenia gravis ve asetilkolin esteraz toksisitesi gibi nöromüsküler junktionepatiler ösefagal dilatasyona neden olurlar. Talyum ve Pb zehirlenmeleri, travma, neoplazi, şirürjikal müdahaleler nedeniyle bilateral ösefagus dilatasyonu şekillenebilir.

Yabancı cismin alınması sonucu ösefagal perforasyonlar neden olabilir.

Merkezi sinir sistemi hastalıkları kedi ve köpeklerde megaösefagus neden olurlar (Güneş çarpması, hidrosephalus, leucomalasi ile birlikte servikal ve vertebral instabilite, Distemper). Distemper’de MSS lezyonlarına bağlı medulla veya kraniyal sinirlerin disfonksiyonlarıyla ilgili olduğu düşünülmektedir.

Endokrin hastalıklar olarak en yaygınları hipotroidizm ve hipoadrenokortikoizmdir. Hipoadrenokortikoizmde; ösefagusta glukokortikoid yetersizliğine bağlı musküler karbonhidrat metabolizması bozulur. Buna ilave olarak musküler glikojen depolarının azalması ve kateşolaminlerin aktivite azalması da patogeneziste rol oynar. Fokal mekanik obstrüksiyonlara neden olan lezyonlar (vasküler halka anomalileri, tümörler, granülomlar, daralmalar ve yabancı cisimler) megaösefagusa neden olurlar.

Ruminantlarda, hipokalemi, hipovolemi, hiponatremi gibi musküler disfonksiyona neden olan bozukluklarda da ösefagal motilite bozukluğu gelişir.

Semptomlar: En yaygın semptom regürgitasyon’dur. Regürgite edilen materyal içinde mukus ile birlikte sindirilmemiş gıdalar bulunurken, safra hiç bulunmaz. Pityalizm, halitozis, dehidrasyon, kilo kaybı, büyüme geriliği, boyunda fluktuan şişkinlik, tekrarlayan solunum sistemi enfeksiyonlarıdır. Dilatasyon ilerlediğinde, yeme ve regürgitasyon arasındaki süre uzar. Hem katı hem de sıvı gıdalar eşit oranda regürgite edilir. Hafif şiddetli aspirasyon pnömonisi, trakeobronşitis, rhinitis görülür. Ateş, yaş harharalar ve mukoprulent bir burun akıntısı görülür. Kronik vakalarda besleme bozukluklarına bağlı kaşeksi ve musküler kayıplar görülür.

Ruminantlarda ise nazal regürgitasyon ve servikal ösefagusta şişkinlikler görülür. Yemlerin ösefagusta birikmesi sonucu timpani şekillenir. Bazen gıdaların akciğere kaçması sonucu aspirasyon pnömonisi ortaya çıkar.



Teşhis: Anamnezde, kusma ile regürgitasyonu ayırt etmek gereklidir. Servikal ve torasik sörvey radyografilerden faydalanılır. Baryum ösefagogram ve fiber optik endoskopiden de yararlanılır. Ösefagal motiliteyi belirlemek için floroskopik muayene yapılır. Ösefagoskopi de megaösefagusun teşhisinde kullanılır. Ayrıca tam kan sayımı, biyokimyasal profil (CPK), seroprospinal sıvı analizleri yapılır.

Tedavi: Esas nedene yönelik tedavi yapılır. Konjenital megaösefagus düzelmez, ancak konservatif tedavide diyetin düzeltilmesi gereklidir. Hayvana küçük volümlü yumuşak ve sulu gıdalar verilir. Yiyecekler yukardan verilerek, gıdaların mideye kolayca geçişi sağlanmaya çalışılır. Aspirasyon pnömonisine karşın geniş spektrumlu antibiyotikler kullanılır. Prednisolon veya azothioprine ve neostigmin ve pyridostigmin (1-3 mg/kg, 8-12 saatte arayla) gibi uzun etkili antikolinesterazlarla tedavi edilir. Toksik nedenli olanlarda toksik maddeyi uzaklaştırmak ve antidot uygulamaları yapmak gereklidir. Ösefagal motiliteyi artırmak için nifedipine gibi Ca-kanal blokerleri, nifedipine (0.25 mg/kg) kullanılır. Fiziksel obstrüksiyon yoksa prokinetik ilaçlardan metochlopromid veya bethanechol uygulanarak distal ösefagal peristaltik artırılarak gıdaların mideye geçişi sağlanır. Medikal tedaviye cevap vermeyen olgularda cerrahi müdahale endikedir.




Download 0.97 Mb.

Share with your friends:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19




The database is protected by copyright ©ininet.org 2024
send message

    Main page